Tetanoz Kuduzdan Korur Mu? Bir Hatırlatma ve Bir Sorunun Peşinde
Geçen yaz, bir gün, eski çocukluk arkadaşım Serkan’la karşılaştım. Uzun zaman sonra görüşüyorduk ve Kayseri’nin o bunaltıcı yaz sıcağında bir çay içmek için buluştuk. Çayı içtik, sohbet ettik, ama bir şey vardı, içimde bir soru, bir takıntı… Tetanoz kuduzdan korur mu? Bir şekilde bu soruyla karşılaştım, ama bu sorunun aklıma gelmesi bile başlı başına bir hikâye.
Bir Kaza ve Sonrasındaki Korku
O gün, Serkan’la daha önce hiç konuşmadığımız bir konuda konuştuk: hayatın acı gerçekleri. Çocukluk yıllarından beri arkadaşım olan Serkan, bir gün aniden bisiklet kazası geçirmişti. Ellerindeki birkaç kesikten ötürü hastaneye gitmiş, tedavi olmuştu. Ama asıl korkusu, bu yaraların tetanoz riski taşıyıp taşımadığıydı. “Tetanoz kuduzdan korur mu?” diye sorarak başladı, çünkü işin içinde kuduzun ne kadar tehlikeli olduğu konusu vardı.
O an içimi bir korku kapladı. Tetiklenen bir soru vardı kafamda. Serkan bisiklet kazasından sonra ciddi bir şekilde tetanozdan korkmuştu. Ama ne yazık ki tetanoz ve kuduz birbirinden farklı hastalıklar ve tetanozun kuduzdan koruduğu gibi bir şey söz konusu değil. Tüm bu bilgiler yıllar boyunca okuduğum kitaplardan, derslerden ve bir şekilde kafama kazınan sağlık bilgileriyle zihnimde yankı yapmaya başlamıştı. Ama o an, sadece Serkan’ın endişelerini gördüm.
Serkan’ın ellerindeki o küçük yaraları hatırladım. Bisikletin metal çerçevesi, gökyüzüne bakarken ya da patikalarda sürat yaparken bir anda yere çakıldığında nasıl tehlikeli bir hale gelmişti. Ben de uzun zaman öncesine ait bir başka anıyı hatırladım: Çocukken bir yerim hep yaralanırdı, her zaman sağlıklı olmak isterdim, ama bazen hayat sana bununla ilgili pek fazla seçenek sunmaz.
Tetanoz ve Kuduz: Gerçek Bir Kavuşma
Serkan’ın sorusu beni düşündürttü. Tetanoz kuduzdan korur mu? Cevap hayırdı. Ama, bir yandan da, bir şey fark ettim. Hayatta bazen ikisi de tehlikeli olabiliyor, ikisi de farklı tecrübeler ve sonuçlar yaratabiliyor. Bir gün kuduz, bir gün tetanoz… Gerçekten de bunlar birbiriyle bağlantılı hastalıklar değiller. Ancak, tetanoz, her ne kadar bu soruya doğru bir cevap olmasa da, bazı yaralardan korunmak için önemliydi. Bu yüzden o eski, kırık dökük bisikletin kenarına her basışımda, belki de bir farkındalık doğuyordu.
Serkan’a “Endişelenme,” dedim. “Doktor sana gerekli tedavi yöntemlerini söyledi. Her şey iyi olacak.” Ama içimde bir eksiklik vardı. Serkan bir anda gülümseyerek bana baktı. “Biliyorsun, o kadar korktum ki,” dedi. Bir anda, korkusunun ne kadar gerçek olduğunu düşündüm. Bizim gibi insanlar, sadece vücudu değil, ruhu da korumak istiyor. Ve bazen korkular o kadar güçlü oluyor ki, her şeyin etkisi altında kalıyorsun.
Hayatın Küçük Soruları ve Büyük Yanıtları
O çayın sonunda, aslında Serkan’ın o günkü sorusuna bir cevap vermek istemiştim. Ama hissettim ki, önemli olan sadece basit sorulara verdiğimiz cevaplar değil, soruların kendilerinin ne kadar derin ve anlamlı olabileceği. Tetanoz, kuduz, ya da başka bir hastalık… Bunlar bir kenara, insanların korkuları, endişeleri, hayatın gidişatı kadar gerçekti.
Serkan’la sohbetimizin sonunda, tetanoz ve kuduz hakkında bildiğimiz her şeyin ötesinde, yaşamın ne kadar kırılgan olduğu üzerinde konuşmaya başladık. Bir hata, bir yanlış adım, bir küçük kayıptan sonra dünya sanki dönmeye devam ediyormuş gibi görünse de, içimizde çok farklı bir savaş sürüyordu.
Yani evet, tetanoz kuduzdan korur mu? Hayır, ama belki de bu soruyu sormak, başka bir soruya giden yolu açar. Asıl önemli olan, sağlığımızı, sevdiklerimizi korumak için her gün kendimize dikkat etmeyi unutmamaktır. Ya da belki de sağlık, sadece bir durum değil, bir yaşam tarzıdır. Bunu, o gün Serkan’a da anlatmaya çalıştım.
Bir Anı ve Bir Hatırlatma
Hayat bir şekilde bize hatırlatmalar yapar. Bazen sorularla, bazen anılarla, bazen de küçük bir bisiklet kazasıyla. Serkan’ın o gülümsemesi, bana sağlık konusunda daha bilinçli olmanın, sevdiklerimizi korumanın ne kadar önemli olduğunu hatırlattı. Tetanoz ve kuduz, belki birbiriyle ilişkili değil, ama her ikisi de sağlık ve hayatla ilgili birer tehdit. Korkularımız, endişelerimiz gerçek olsa da, her zaman bir çözüm var. Sağlığımızı ihmal etmeyelim, ama aynı zamanda içsel huzurumuzu da koruyalım.
Ve belki de, en önemlisi, her zaman bir soru sormak… Hayat ne kadar zorlayıcı olsa da, bu sorular bizleri daha güçlü kılacaktır.